Üniversitedeki Kaşar Benim Oldu
23 Ağustos 2024

Üniversitedeki Kaşar Benim Oldu

ile ErotikHikayeler

Üniversite yılları iyidir. İnsanların artık ergen olduğu, ama hemen hemen her konuda da sorumsuz olduğu yıllardır. Hele hele aileden farklı bir şehirde öğrenciyseniz hem kızlar, hem de erkekler için tamamen özgürlük yıllarıdır. Ben de üniversiteyi ailemden farklı bir şehirde, Ankara’da okudum. Araba yok, babam lisede ne kadar aktif olduğumu bildiği için, herhalde başıma geleceklerden korktuğundan, ev yok. Ama bende müthiş bir azim var. O yıllarda okulda Mersin’li bir sevgilim var. Adı Hayrinisa…

Okulda ilk günlerimiz. Arkadaşlarımızla yeni yeni tanışıyoruz. Derken aradan iki hafta geçti. Hayrinisa ile çıkmaya başladık. Kız anasının gözü. Sınıfın en sexy, en orospu görünüşlü kızı. Eee, ben Ankara’ya önce sikişmeye, sonra okumaya gitmişim. Bir de Talat adında yakın bir arkadaşım oldu. Ailesi almancı. Talat benden 10 yaş büyük. Ailesi Almanya’da, ama o Ankara’da oturuyor. Beni kardeşi gibi görüyor, sürekli hayat dersleri veriyor. Hayrinisa’yı hiç beğenmiyor. Ben ona derdimi anlatıyorum, ama bana, erkeklerin de namusu olur, o kız sana hiç yakışmıyor falan gibi saçma şeyler söylüyor. Onun tuzu kuru tabii. Ankara Üniversitesinde kız arkadaşı var, düzenli olarak her hafta birkaç kere çatır çatır sikişiyorlar. Talat’dan evin anahtarını istiyorum, Hayrinisa sana yakışmıyor diyor, bir türlü vermiyor.

Sürekli fırsat kolluyorum. Derken o fırsat ayağıma geldi. Bir Cumartesi akşamı sınıfça Ata Kule’ye bara gittik. Belli, Hayrinisa o gece yanıyor. Ben sikmesem, kesin başkası sikecek. Talat’ta hep aynı terane. Başkası sikerse siksinmiş. Gece bitti. Talat yine evine bizi davet etmedi. Neredeyse ben her gece Talat’larda kalıyorum, ama sevgilimle kabul edilemiyorum. Ama neyse ki Necati var. O da sınıfımızdan bir çocuk. Son servis de gitmiş. Bize nasıl döneceğimizi soruyor. “Sabaha kadar bekleyeceğiz” Yapacak başka bir şey var mı? Çorbacılar, börekçiler mekanımız olur artık. Ama Necati insaflı. Bizi alıyor, babasının bürosuna götürüyor. “Sabaha kadar burada takılın artık!” diyor ve evine gidiyor. Necati Ankaralı. Ailesiyle kalıyor. Keşke ailesinden ayrı bir evi olsa.

Büroda tek kişilik bir yatak var. Daha iyi, samimi olur. Hayrinisa ile yatağa yattık. Biraz sonra olacakları ikimiz de biliyoruz. Nefesler çok hızlı. Çok uzun zamandır bu anı bekliyorum ve biliyorum ki o da bu anın peşinde. Hiç vakit kaybetmeden direk dudaklarına yumuldum. Biraz öpüştük. Ama öpüşmek istemiyorum. Tamam sonra uzun uzun öpüşürüz, ama önce benim bir rahatlamam lazım. Boynuna iniyorum, çok güzel bir parfümü var. Kaç saat geçti, halen kokusu geçmemiş.

Bizim Hayrinisa’nın göğüsleri çok iridir. Elliyorum. Üsten üstten kokluyorum. Onda belli belirsiz hırıltılar. Gömleğini yırtarcasına açıyorum. Sütyenini bir çırpıda çıkartıyorum. Yumuluyorum memelerine. Kocaman. Müthiş memeler. Uçları ceviz gibi sert. Aşağılara inmek, esas işi yapmak istiyorum, ama ne mümkün. Memelerden ayrılamıyorum ki. Herhalde memelerini yarım saat kadar yaladım, avuçladım, okşadım, kokladım. Derken aşağılara indim. Göbek. Bir on dakika da oralarda takıldım. Kızın da iyice tava gelmesi lazım artık. Kotunu çıkartacağım, ellerimi tutyor. Tövbe, tövbe? Niye nazlanıyor ki? “Noluyor?” diyorum, “İstemiyorum!” diyor. Nasıl istemez? Bu kadar zaman onca şeyi yap, sonra; ‘İstemiyorum’. “Tecavüz ederim valla!” dedim. “Bağırırım avazım çıktığı kadar!” dedi.

Bağırırsa bağırsın. Gözüm dönmüş bir kere. Ama arada Necati var. Babasının bürosundayız. O olmasa ben yapacağımı bilirim. Bana da artık sadece trip yapmaktan başka bir şey kalmıyor. Yataktan kalkıyorum, arkamı dönüyorum, bir sigara yakıyorum. “Ne yani, bakire misin?” diyorum, “Hayır…” diyor. “Eee, kızım derdin ne o zaman?” diye soruyorum, “İstemiyorum işte yaaa…” diyor. Sikeceğim ama onun nazını. Demek ki iyi tava getiremedim kızı. Yarak diye yanmıyor. Kalkıyorum, odanın içinde dolaşıyorum. “Gel. Tamam vereceğim!” diyor. Kaltak, meğerse namus nazı yapıyormuş. Öpüşmeyle, memelerle bu sefer vakit kaybedemem. Direk yatağa yanaşıyorum. Yatağa bile girmeden kotunun düğmesini çözüyorum. “Oha!” diyor. “Bırak şimdi ohayı mohayı. Delirttin beni!” diyorum. Pantolonunu çıkartıyorum, içinde don yok. Hiçbir zaman don giymezmiş. Ben de çırıl çıplak soyunuyorum. Yanına yatıyorum.

Deliler gibi onu sikmek için ölüyordum. O da hazırdı. “Hadi gel artık!” dedi. Doğruldum. Direk bacaklarını açtı. Arasına girdim. Hiç tükürüklemeye falan ihtiyaç yoktu. Amcığının arasına dayadığımda direk içine kayıverdi. Sanki yine kompleks yapacak siktirmeyecekmiş korkusuyla hızlı hızlı gidip geliyordum. Kan ter içindeydim. Büro çok sıcaktı. O yıllarda saçlarım da omuzuma gelecek kadar uzundu. Sürekli önüme dokülüyor, zaten sıcak olan ortamı daha da sıcak yapıyordu. Bir ara durdum. Hayrinisa’nın lastik tokası yatağın kenarında duruyordu. Aldım, içinden çıkmadan saçlarımı arkadan topladım. “Sıcak mı geldi?” dedi. Belli belirsiz bir, “Hıı…” dedikten sonra hızla görevime devam ettim. Hayrinisa’nın kocaman memeleri lümbür lümbür sallanıyordu. Bir yukarı bir aşağı, bir yukarı bir aşağı…

O kadar tahrikten ve hızla gidip gelmelerden sonra boşalacaktım artık. Durumu fark etti, “Sakın içime boşalma!” dedi. Kafamla (Tamam!) işareti yaptıktan sonra hızla içinden çıktım ve amcığının üzerine oluk oluk boşaldım. Boşalırken de hepsi içinden çıksın diye 31 yapıyordum. İğrenmişti. Buruşuk bir ifadeyle tamamen boşalmamı bekliyordu. “Çok çabuk boşaldın. Ben bir şey anlayamadım!” dedi. “Olsun canım, bu daha birinci. Sabaha kadar buradayız. Hatta pazar günü de buradayız. Daha çok sevişiriz.” dedim. Gerçekten de öyle oldu. Sabaha kadar dört kere sikiştik. Bütün pazar günü de sikişmekle geçti. Pazar günü kaç kere sikiştiğimizi hatırlıyamıyorum bile. Ama bir problem vardı. Sürekli aynı pozisyonda sikişiyordu. “Kızım arkanı dön.”, “Olmaz!”. “Yandan vereyim?”, “Olmaz!”. “Domal.”, “Olmaz!”. “Ağzına al.”, “İğrenç, katiyen olmaz!”. “Peki sen üste çık.”, “Yorulurum, olmaz!”. Hep o sırt üstü, bacaklarını açar. En fazla bacaklarını omuzuma koyar. O da bacakları yorulunca. “Yaa bari şu bacaklarını belime dola.”, ona da, “Olmaz!” dedi.

“La havle!” dedim, ama bütün gece ve pazar günü boyunca görevimi eksiksiz yerine getirdim. Her istediğinde yılbaşı hindisiymiş gibi sürekli içini doldurdum. İkinci ve sonraki sevişmelerimizde o da tatmin olmuştu. Her birinde avazı çıktığı çıktığı kadar bağırıyor, ağıza alınmayacak küfürlerle hep daha fazlasını istiyordu. Özellikle pazar günü bu işten sıkılmıştım. Hatta zor gelmeye başlamıştı. Benim isteğimden fazla sikişmek istiyor, birde hep aynı pozisyonu istiyordu. Bir yerden sonra tahrik olamıyordum. Ama erkekliğe bok sürdürmedim. Her istediğinde dibine kadar dayayıp, avaz avaz bağırttım. Pazar günü son otobüse yetişecek şekilde bürodan ayrıldık.

Okula dönerken bir daha beni zor görür, bu tek pozisyon kafasıyla giderse diye düşünüyordum. Yolda o da konuşmuyordu. Ama işin tüm heyecanı da bitmişti. Pazartesi ve salı günleri hiç görüşmedik. Kendi kendime (Evet, Bu iş bitti!) diyordum. Derken salı akşamı aradı. Beni çok özlemiş, görmek istiyormuş. Yanına gittim. Yurdunun altınadaki kafeteryada otururken kulağıma, o gece ve günü hiç unutamadığını, koca yarağımla amını bir kez daha kanırtmamı istediğini fısıldadı. Çok tahrik olmuştum. Ama ikimiz de yurtta kalıyorduk ve sikişecek yer yoktu. “Gel. Seni odama camdan alacağım.” dedi. Zemin katta kalıyordu. Yurdun arkasına dolaştım. Açılan camdan içeri daldım. Yurt odası aynı bizimki gibiydi, iki kişi kalıyorlardı. Oda arkadaşı odada yoktu. Hemen soyundu, direkt yatağın üzerine uzandı. “Hadi çabuk ol!” komutuyla ben yine göreve başladım. Seviştikten sonra bana çay demlemek istedi. Ketilin fişini prize takar takmaz kısa devre yaptı ve tüm sigortalar attı. Yurttaki bir çok kızlar çığlık atmaya başladı. Panik halinde camdan kaçtım.

Birkaç gün sonra görüştük. Artık çıkmamız bitmiş gibiydi. Artık sadece sikişmek için birbirimizi arıyor, buluşuyorduk. Ona, hep aynı pozisyondan sıkıldığımı, işe biraz renk katmamız gerektiğini düşündüğümü söyledim. O da bana, bu şekilde sevdiğini, başka pozisyonda yapamayacağını, istersem bir daha görüşmeyebileceğimizi söyledi. Siktir git diyemiyordum. Düzenli olarak buluşuyor. Sadece sikişiyor, başka hiç birşey paylaşmadan ayrılıyorduk.

Nerelerde sikiştiğimize gelince: onun yurt odasında, defalarca, ranzanın alt katında, üst katında. Halının üzerinde. Okulun içindeki otobüs durağında, bankın üzerinde. Gece geç saatlerde tenha olan durağa gidiyorduk. O etek giyiyordu. Ben sadece fermuarımı açıp, eteğini sıyırıp hemen birkaç dakikada içini dolduruveriyordum. Okulun içinde bulunan korulukta. Ağaçaların arasında, kuytu bir yere çekiliyorduk. O yine etek giyiyordu. Yere uzanıp bacaklarını ayırdı mı, arasına dalıyor, süratle pompalıyordum. Kız yurdunun önünde up uzun çimenlikler vardı, gece orada yıldızları seyrediyoruz bahanesiyle altımıza bir battaniye, üstümüze bir battaniye, onda yine bir etek, pompala da pompala… Kız yurdunun altındaki kafeteryanın tuvaletinde. Geceleri yüksek rektörlük binasının asansöründe. Sabaha kadar açık olan bilgisayar labaratuvarına giderken boş bulduğumuz sınıflarda. Hocaların kürsünün üstünde, kürsülerin altında. Sıraların üstünde. Belki şimdi aklıma gelmeyen daha nice yerlerde…

Şimdi düşünüyorum da, o kadar abuk sabuk yerlerde yaptığımız sikişlerde iyi ki hiç yakalanmadık. Yoksa bizi kesin okuldan atarlardı. Evdekilere cevap bile veremezdik. Hayrinisa ile hep tek pozisyonda sikişiyorduk, bu bende başlarda soğukluk yapmıştı. Fakat böylesine anormal yerlerde benimle sikişebiliyor olması, ben de anormal derecede heyecan uyandırıyordu. Artık aramızda hiç sevgi kalmamıştı. Normalde görüşmüyorduk. Sadece seks için için buluşuyor, neredeyse hiçbir şey konuşmuyor, sadece hayvanlar gibi sikişiyorduk. Ondan hoşlanmıyordum. Ama bir türlü de (Hayır git, artık görüşmeyelim!) diyemiyordum. O sekse bir türlü doymayan, sürekli amının içinde yarakla dolaşmak isteyen birisi haline gelmişti. Hemen hemen her gece buluşuyor, anormal bir yerde sikişiyorduk. Adeta onun seks kölesi haline gelmiştim. Hep aynı pozisyondan sıkılmıştım, fakat her çağırdığında ona hayır diyemiyordum. Her çağırdığında kuzu kuzu gidip, uzun uzun amını yarakla dolduruyordum.

Derken doğum günüme geldik. Bana müthiş bir doğum günü sürprizi hazırladığını söyledi. Ben iç çamaşırı falan bekliyordum. Beni dört yıldızlı bir otele davet etti. Oda numarasını verdi. Kata çıktım, odayı buldum. Kapıyı çaldıktan bayağı sonra açtı. Tahmin ettiğim üzere üzerinde çok iç gıcıklayıcı bir çamaşır vardı. Yalnız şok olmuştum: Oda arkadaşı Selin de odadaydı. Selin’in üzerinde kot pantolon ve tişört olduğu halde yatağın üzerinde oturuyordu. Eskiden beri Selin’i zaten hep beğenirdim. Hayrinisa, “Bu gece üçümüz bu odada beraberiz. Sabaha kadar hiç durmadan sevişeceğiz. Ama sabah olduğunda her şey bu odada kalacak, tamam mı?” dedi. Şoktaydım. “Tamam!” dedim. Sonra Selin’e dönüp, “Gördün mü? Hiç bir erkek bu işe hayır demez!” dedi. Yatağa ilişeyim dedim. “Olmaz. Önce sen şu kanepenin üzerinde biraz otur. Bak bakalım biz yurt odasında sabahlara kadar neler yapıyormuşuz!” dedi.

Selin’in resmen üzerine atladı. Kızın tişörtünü bir çırpıda çıkarttı. Küçük ama dik memelerine resmen yumuldu. Kendi koca memelerini onunkilere çarptırıyor, avucunu tükrüklüyor, kızın memelerini avuçluyor, göbeğini yalıyordu. Birden kızı sert bir hamleyle yatağa sırt üstü devirdi. bacaklarının arasına kafasıyla girdi. Dilini kocaman çıkartmış sert sert dilini amına vuruyordu. Selin iyice zevklenmiş, kesik kesik inliyordu.

Artık yarağım pantolonuma sığmıyordu. Dayanamadım önümü açtım. Yarağımı çıkartıp okşuyordum artık. Selin durumu fark etti. Kafasını kaldırıp bana doğru gelmek istedi. Hayrinisa onu yatağa doğru itti. Selin “Yazııık kıız!” dedi ve bana doğru geldi. Oturduğum kanapenin önünde dört ayak üstünde durdu. Gözleri kapattım. Yarrağımda sıcaklık hissettiğimde tekrar açtım. Selin yarrağımı ağzına alıyordu. Kafasını yukarı kaldırdı, gözlerimin içine baktı, ağzından çıkarttı. “Valla Hayrinisa’nın dediği kadar var, bir yandan kendimi siktirmek için sabırsızlanıyorum, bir yandan da nasıl alacağımı bilmiyorum!” dedi. Hayrinisa o sırada Selin’in arkasına geçmiş orta parmağını sürekli Selin’in amına sokup sokup çıkartıyordu. “Nasıl ama? Dediğim kadar varmış ama değil mi?” dedi.

Artık benim daha aktif olarak ekibe katılmam gerekiyordu. Ayağa kalktım. Onlar da benimle birlikte ayaklandılar. Yatağa geçtim. Selin’i yatırıp amını yalamaya başladım. Hayrinisa bizi seyrediyordu. “Gel. Ağzına al.” dedim. Yine, “Olmaz!” dedi. “Sen bilirsin!” dedim, yarağı Selin’in ağzına verdim. Dört ayağının üzerinde yalıyordu. Hayrinisa da arkasına geçmiş, o da dört ayak üzerinde kızın amını parmaklıyordu. Birden fırladım. Hayrinisa’nın arkasına geçtim. Amacım onu farklı bir pozisyonda sikmekti. Ama benim arkasına geçtiğimi fark edince hemen sırt üstü yatıverdi. “Hay amına koyayım!” dedim ve bacaklarının arasına girip amını pompalamaya başladım. Selin bir bacağını Hayrinisa’nın diğer tarafına atıp amını Hayrinisa’ya yalatmaya başlamıştı. Hayrinisa’yı uzun uzun siktim.

Selin kendi göğüslerini yalatmak için Hayrinisa’nın üzerine eğilince yarağımı Hayrinisa’dan çıkarttım ve Selin’in amına soktum. İki kız da iyice zevklenmişti artık. Derken Selin Hayrinisa’nın üzerinden kalktı. Hayrinisa bana, “Bir dakika amımdan çık.” dedi. Çıktım. Sikimi götünün üzerine koydu, “Hadi yavaşça bastır.” dedi. Yavaş yavaş bastırdım. “Hayır, dur!” diye feryat etti. Altımdan kaçtı. Çok acımış. Benimle sürekli aynı pozisyonda sikişen kızı, istemediği halde götünden sikerek öcümü alacaktım. “Hayır, yapacağım!” dedim. “Bok yaparsın!” dedi. Cebelleşmeye başladı. Yarağı zorla götüne doğru ittirdim. Fakat zorlanıyordum. Selin benden taraf oldu, Hayrinisa’nın ellerini falan tuttu. Dibine kadar geçirdim. Sonunda öcümü almıştım 🙂