Kapalı Temizlikçi-2

Bir önceki yazımda size “Kapalı Temizlikçi” Fatma’yı Siktiğimi söylemiştim. O zamandan beri Fatma ile ilişkimiz gizlice devam ediyor. Fatma haftada bir kez merdivenlerini yıkamaya gelirdi ve biz öpüşmeye başladığımızdan beri bu temizliği haftada ikiye çıkardı. Bazen gerçekten istediğimde arardım ve üçüncü kez o gelirdi…

Yine Fatma’nın daireyi temizlediği gündü. Fatma geldiğinde, katıma inerse merdivenleri en üst kattan silmeye başlar. Katıma çıktığında içeri girmesine izin vermek için her zaman kapıya dürbünle bakarım. Sonunda dışarı baktım, o benim katıma indi ve bir şekilde merdivenleri silip duruyordu. Sessizce kapıyı açtım, arkasında durdum, iki elimle beline sarıldım, kıçına yaslandım ve dedim ki, “Seni özledim!”Ben dedim. Fatma yine şöyle dedi: “Hadi ama, bunu yapma …” Bu henüz söylenmedi, yukarı çıktınız, merdivenleri silen başka bir kadın gördüm ve ben emekli oldum. Bu kadın da türban takıyordu. Fatma hemen durumu düzeltmeye çalıştı: “Kardeşim Erol, seni tanıştırayım Hülya. Bu benim akrabam, birlikte bir yere gidiyoruz ve işimizin çabucak tamamlanabilmesi için bugün bana yardım etmeye geldi!”Dalgakıran. “Bu doğru mu? Memnuniyetle, Hülya, ben Erol, hoş geldiniz!”Ben dedim. Ama aslında Fatma ve benim kırmızı yüzlerimiz vardı. Atmosferi yumuşatmak için dedim ki, “Çayım hazır, hadi birlikte içelim!”Ben dedim. Fatma, “Teşekkür ederim Erol kardeşim, acil bir işimiz var …”dedi. “Seni gittiğin yere götüreceğim!”Ben dedim. “O zaman merdivenle bitirelim, gidip bir fincan çay içelim.” O söyledi. “Tamam, bekliyorum!”Dedim ki,’ içeri girdim…

Hülya Fatma’dan daha uzun boylu koyu saçlı bir güzeldi ve türban takmasına rağmen manken gibi görünen bir kadındı. Kelimenin tam anlamıyla hoşuma gidiyor. Her neyse, merdivenleri bitirdiler ve geldiler. Aptal değildi, sanki durumu anlıyormuş gibi. Oturduk ve çay içmeye başladık. Fatma ve ben, Hulya’nın anlayamayacağı bir şekilde konuştuk. Fatma, Hula’ya şöyle dedi:”Erol kardeş çok iyi bir insan, ben bu binaya geliyorum ve sadece Erol kardeş hatırlayıp hatırlamadığımı soruyor, beni çay içmeye davet ediyor!” diyor. Gülya da şöyle dedi: “Ne güzel! Siz evli değil misiniz Bay Erol?”Dalgakıran. “Hayır, ben ayrıldım!”Ben dedim. Zekice gözlerini kısarak bana baktı ve şöyle dedi: “hmmm, bunu anladım…”diyor. “Evli misin?”Ben dedim. “Ben de dulum!”dedi. Her halükarda çay içtik, “Hadi gidelim” dediler. ayağa kalktılar ve dediler. “Tamam, bırakacağım!”Ben dedim. “Ama önce eve gideceğiz, kıyafet değiştirmemiz gerekiyor!”dediler. “Tamam, evin önünde bekleyeceğim!”Ben dedim. Hülya şöyle dedi:”Peki, biri görürse veya buna benzer bir şey olursa, yanlış anlayacaktır!” dedi. “O zaman başka bir yerde bekleyeceğim ve sen gelebilirsin!”Ben dedim. Kabul ettiler, evden çıktık, arabama bindik ve gittik…

Ben onların sokağının yakınında durdum, eve gittiler. Sigaramı yakıp yanana kadar onları bekledim. Önce Gülya geldi: “Fatma gelmedi mi?”Dalgakıran. “Şimdi gelecek… Arka koltuğa oturdu: “Hadi ön koltuğa, Hülya!”Ben dedim. “Fatma öne otursun!”dedi. “Ne fark eder ki, devam edin!”Dedim, o geldi ve oturdu. “Nereye giderseniz gidin ne kadar zamana ihtiyacınız olacak?”Ben dedim. “Bilmiyorum, Fatma biliyor. Neden soruyorsunuz ki?”Dalgakıran. “Ben senin işini bitirene kadar bekleyeceğim ve sonra birlikte bir gezintiye çıkacağız, tamam mı?” Ben dedim. “Belki, ama biri görürse?”dedi. “Haklısın!”Telefon numaramı bir kağıda yazdığımı söyledim, verdim ve dedim ki, Eğer yapmazsak evime otururuz, konuşacağız, seni orada kimse görmeyecek, ne diyorsun?”Ben dedim. “Ben bunu bilmiyorum…”dedi. Fatma caddenin başında göründüğü an hemen Gülyaya’ya dedim ki: “Seni gerçekten sevdim! Seni bekliyorum, hadi evimde buluşalım!”Ben dedim. Fatma arabaya yaklaşınca Hülya cevap vermedi. Fatma arabaya bindi, onlara nereye gideceklerini söyledi, arabayı çalıştırdım, gittik…

Gittikleri yere vardığımızda havadan konuşarak, “Aşırıya kaçtın mı Fatma?”Ben dedim. “Bu bir saat sürecek!”dedi. “Tamam, bekliyorum!”Ben dedim. “Bir saat içinde ne yapacaksın?”diye sordu. “Sorun değil, burada bekleyeceğim!” Ben dedim. Gittiklerinde cep telefonumdaki haberleri ya da başka bir şeyi okudum ve bir saat geçti. İkisi de geldi. Fatma: “kardeşim Erol, senin için zordu, bizi bekliyordun!”dedi. “Ne yazık ki canım!”Ben dedim. Kedi-kedi, onu tekrar dışarıda bıraktım, eve gittim…

Gül’ün arayıp aramayacağını bilmiyordum ve ben onu düşünürken yarım saat sonra kapı zili çaldı. Onu önüme açtım, Hülya! Şoktayım. Onun aramasını bekliyordum ama onun eve dönmesini beklemiyordum. Her neyse, içeri girmesine izin verdim, içeri girdi. Paltosunu çıkarmasına yardım ettim, gözümüzün içine baktık, dayanamadım ve hemen dudaklarına yapışarak ona sarıldım. Hulya önce şöyle dedi: “Bunu yapma… Ne zaman konuşacaktık?”Böyle bir şey söyledi ama ben onu öpmeye devam ettiğimde iki dakika sonra kollarıma düşmesine izin verdi. Kucaklaşarak yatak odasına gittik. Hülya’nın türbanını açtım, o yatağa uzandı. Uzun eteğini ve külotunu çıkardım. Bu yüzden çırılçıplak soyuldum ve uzun bacaklarını yaladım ve kaymış gibi hissettim. Kaltak amını yalamaya başladığında nasıl inledi? Yaklaşık 10-15 dakika onun amını yaladım ve Salı günü kasılıp titreyerek orgazm oldu, amının suyunu ağzıma salladı…

Yukarı çıktım, onu tekrar dudaklarından öptüm ve yatakta sırtüstü yattım. Gülya’nın boynuna nazikçe sarılarak yüzünü sikime bastırdım. Kahretsin, ne yapacağımı bilmeden sikime baktı. “Hadi, benimkini ağzına al, em onu!” Bunu söylediğinde, çekingen bir şekilde sikini ağzına aldı. Beceriksizce emiyordu, bu da benim için büyük bir zevkti. Onu birazcık emdikten sonra, “Üzerine otur!” Dediğinde sikimi ağzından çıkardı, sanki üzerime işiyormuş gibi çömeldi, sikimi eliyle amına soktu ve yavaşça içine girdi. otur. Onu iki elimle belinden tuttum ve Huli’nin kalçalarını sikimdeki değirmen taşları gibi büktüm. Ve bazen ben de kendimi aşağıdan azarlıyorum, kahretsin. Aralık. Gülya inledi, bluzunu ve gömleğini çıkardı. Göğüsleri tamamen açığa çıktığında, o da öne doğru eğildi ve göğüslerimi emmeye başladı. 15-20 dakika sonra ikimiz de doruğa ulaştık, aynı anda boşaldık…

Dudaklarımı öptükten sonra sikimden aşağı indi ve yanımda uzandı. Nefesini biraz yakalayarak bana sordu: “Fatmay’ı sen de mi öptün?”Dalgakıran. “Evet!” Ben dedim. “Fatma’nın öpücüğü nasıl?”Dalgakıran. “Bunun hakkında daha fazlasını biliyorsunuz!”Ben dedim. O anda telefonum çaldı, baktım, Fatma aradı. Telefonu açmadan Hüla’ya verdim: “Tut, konuş, Fatma arıyor!”Ben dedim. Dedi ki: Hayır, sen diyorsun, Bana burada olduğumu söyleme!” dedi. “Evet!” Dedim ki, ‘Telefonu çıkardım. Kısa bir sohbetin ardından Fatma, “Müdür senin bana nasıl sarıldığını gördü mü? Aramızda bir şey olduğunu anladı mı?”Dalgakıran. Bu arada Gülya elbette kulağı kulağına takılarak telefonu dinliyor. Hülya’ya göz kırparak şöyle diyor:”Anladığını sanmıyorum, Hülya çok saf bir insan gibi görünüyor!” Ben dedim. Bu arada Hulya, tek eliyle sikimle oynarken terbiyeli bir şekilde gülmemek için elinden gelenin en iyisini yaptı. Fatma’ya: “Yarın gelecek misin? Hadi gidip bir öpücük verelim!”Ben dedim. “Tamam, ben bakacağım!”dedi, ‘ve telefonu kapattık.

Gülya hemen güldü: “Ohhh, ne güzel, işiniz bu iş! Hiç boşta kalma! Bir gün öp beni, bir gün Fatma! Yarın geldiğinde öp beni, Fatma’ya sikiştiğimizi söyleme, çok utanacağım! “dedi. “Tamam, bunu söylemeyeceğim!”Ben dedim. “Peki, o zaman şimdi gideceğim!”dedi. “Nerede olduğumuzda dur, bir öpücük daha ver ve böyle gidelim!” Ben dedim. Tekrar öpüştük, Gülya’yı öptüm ve onu gönderdim 🙂